14 Ağustos 2012 Salı

Ramazan bitmeden, Eski Ramazanlar...Anılar.

Her sene bir ötekinden farklı olabiliyor. Hayat her anı bir başka şekilde yaşatıyor. Geçen seneyi anımsıyorum, Nevşehir'de yürekleri, herkesinkinden daha kocaman bir avuç insanı anımsıyorum. Sabahın ilk saatlerine kadar Mehmet Amcanın bağırmaları, Ulvi'nin kapıları yumruklaması, Emine Hanım ve Mükremin'in sabah sahurda patates kızartması ve haşlanmış yumurta getirmeleri, susuzluktan çatlayıp, akşam iftar çadırının oraya hep beraber gitmeler, Adem, Bilgin, Hatça,İsmail kocaman yürekli güzel insanlardı onlar ki halen öyleler. Geçen sene bu zamanlardı bu insanlar ardımdan ağlıyordu, bazıları; "Baba gitme ne olur!" diye haykırıyordu. Kalmayı onlar kadar en az bende isterdim ama dünyada yüce yürekli insanların olduğu gibi insan sıfatını pek hak etmeyenlerin de var olduğunu unutmamamız gerekiyor maalesef. Ki bu canlı formu sizin patronunuz bile olabilir belkide. Allah korusun diyoruz. Ancak hayat bir garip işte. Günlerin nasıl geçip gittiğini anlamadan bakıyorsun ki geçen aslında yıllarmış. Hep eskiler özlenir ya da aslında hep eskiler mi özeldi ne? Onu bunu bilmem. Bildiğim o zaman aramızda olan güzel insanlar vardı. Mesela Bülent Ayvaz vardı. Ankara'ya dönüp gittiğimde bir iki günlüğüne Gülcan vardı. Hatta oturduğumuz evden bir kat aşağıya indiğimde canım Kardeşim Şeyda vardı. Esas olan geçmişin güzel olduğu değil aslında geçmişi geçmiş yapan insanların bir arada oluşu bence. Düşünsene anneannenin yaptığı börekten daha lezzetlisini yedin mi hiç? Ya da sulu biberli enfes İzmir köftesini, çıtır çıtır kızarmış Çorum mantısını, onunla birlikte annemin demlediği bir bardak bergamot aromalı çaydan daha lezzetlisini. Şeyda Bacımın yaptığı enfes kekin kokusu halen burnumda. Ne iyi etmişsiniz de hayatıma girmişsiniz. Ne güzel insanlarsınız siz. Her gün bu ramazan aynında da olduğu gibi dualarımda sizleri de anıyorum. Orada bir yerlerde bir gün bizlerinde gelmesini bekliyorsunuz belki de1 Belkide o kadar keyfiniz yerinde ki buradaki hiçbir şey umurunuz da bile değil belki umarım öyledir, aslında ummuyorum içime doğuyor öyle zaten. Bir gün geleceğiz bizlerde. Zamanın fitili ne yazık ki yanıp, sönüyor. Birileri doğuyor birileri ölüyor. Birisi uyuyor, bir diğeri uyanıyor. Biri bir yerde bir halt ediyor, onlarca insanın canı yanıyor. Biri bir başkasına baka baka susuyor, konuşmuyor, dili bir daha görünmüyor.Yanıyorken birileri, birileri ölürken,sessiz kalıyor diğerleri.... Velhasıl özlemeyi bilmek gerek yanında olmadığımız o tüm insanları. Anaları, babaları, evlatları, kardeşleri, dostları, arkadaşları herkesi. Bir daha o hep andığınız geçmişte yaşanılan güzel anıları yaşamayı dilemeli insan. Daha çok konuşmalı ve daha çok gülmeli. Hiç kin tutmadan salı vermeli sevgiyi. Bizi Biz yapana şükretmeli. günün birinde tıka basa yığınlar içinde işkembemizi doldurup, dünyada bu saatte hiç aç kalmamıştır gibi yaşamamalı. Ben aslında ben değilsem, sen hiç bir zaman sen olmayacaksan, ramazanlarda eskisi gibi olmayacaktır. Sen ve ben bizim açlığımızı anımsarsak, aynı Türk Filmine bakıp mahallece ağlarsak biz aslında biziz demektir. Ne mutlu biz olabilene....... Konya/2012